-
1 erkek takım giysisi
Herrenanzug m -
2 üst giysisi
Oberbekleidung f -
3 iş
iş a PHYS Arbeit f; Tätigkeit f; Angelegenheit f, Sache f; Dinge n/pl; Lage f der Dinge; fam Geschichte f; Geschäft n, besonders pl Geschäfte n/pl; Erzeugnis n, Ware f (z.B. Glaswaren usw);iş açmak fig Scherereien machen;iş alanı Arbeitsgebiet n;iş başa düşmek sich durchbeißen müssen;iş başa gelmek etwas selbst tun müssen;iş başına! an die Arbeit!;iş başına geçmek eine Arbeit übernehmen; an die Arbeit gehen; eine (gute) Position bekommen;iş başında bei der Arbeit;iş(ini) bilmek seine Sache verstehen;iş bölümü Arbeitsteilung f;iş çıkarmak viel Arbeit machen; Scherereien machen;iş değil scherzh … ist kein Meisterstück;-i iş edinmek sich (D) etwas (A) zur Aufgabe machen;-e iş etmek jemandem Scherereien machen;iş giysisi Arbeitsbekleidung f;iş göremezlik Arbeitsunfähigkeit f;iş görmek arbeiten; (zur Arbeit) taugen;-e iş göstermek jemandem Arbeit zuweisen;iş güç Erwerb m, Beschäftigung f;iş güç sahibi Erwerbstätige(r); gewerbetreibend;iş hukuku Arbeitsrecht n;iş(in) içinde iş var es steckt etwas dahinter;iş istasyonu EDV Workstation f;iş işten geçti vorbei ist vorbei;iş kazası Arbeitsunfall m;iş mi? was ist das schon …?;iş olanağı Arbeitsmöglichkeit f;iş olsun diye (wie) ein Gschaftlhuber;iş saatleri Arbeitsstunden f/pl;iş sözleşmesi Arbeitsvertrag m;iş teşviki kanunu Arbeitsförderungsgesetz n;İş ve İşçi Bulma Kurumu Arbeitsamt n (Türkei);-de iş yok von … (D) hat man nichts; (da) ist nichts dran;iş zamanı Arbeitszeit f;-i işe almak anwerben (A); einstellen;işe bak! sieh mal (einer) an!;işe girmek seinen Dienst antreten;-in işi aksi gitmek fig fam danebengehen;işi azıtmak es zu weit treiben;-in işi başından aşkın überlastet, mit Arbeit überhäuft;-in işi bitmek erledigen (A); fig erledigt sein;-in işi çıktı er hat etwas zu tun bekommen;-in -e işi düşmek: size bir işim düştü ich wende mich an Sie um Hilfe, ich habe ein Anliegen an Sie;-in işi ne? was ist er von Beruf?;-in işi olmak: işim var ich habe zu tun;işi olmayan giremez Unbefugten Zutritt verboten;işi pişirmek fig unter einer Decke stecken; ein Techtelmechtel beginnen;işin başı der springende Punkt;işin içinden çıkmak fam (damit) klarkommen, es spitzkriegen;işin mi yok nicht wichtig, (ist) nicht tragisch;-e işin ucu dokunmak den Schaden (G) haben;işin ucu bana da dokunuyor das betrifft mich auch;işin üstesinden gelmek fam hinkriegen, managen;-i işinden çıkarmak jemanden entlassen, fam rauswerfen;işinden olmak seine Stellung verlieren;(kendi) işine bak! kümmere dich um deine (eigenen) Angelegenheiten!; arbeite weiter!; mach weiter!;işine gelmek jemandem gelegen kommen;işine göre je nachdem;işten anlamak etwas von der Sache verstehen;işten almak hinauswerfen, fam rausschmeißen;işten (bile) değil kinderleicht -
4 çamaşır
-
5 etek
\etekleri zil çalmak ( fig) vor Freude außer sich sein, vor Freude aus dem Häuschen seindağın eteğinde am Fuß des Berges -
6 iki parçalı
-
7 saya
saya s
См. также в других словарях:
gelinlik — is., ği 1) Gelin olma durumu Düğünümde bulunmazsan gelinliğim içime sinmeyecek, diyor. R. N. Güntekin 2) Gelin giysisi Çalgısı, köçeği, rakısı, yemeği, gelinliği ile otomobil paralarını hep oğlanevi ödeyecekti. N. Cumalı 3) sf. Gelin giysisi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hırka — is., Ar. ḫirḳa 1) Genellikle soğuktan korunmak için giyilen, kumaştan, bazen içi pamukla beslenmiş, ceket biçiminde, önden açık, kollu üst giysisi Bol hırkasının içinde ne kadar zavallı hatta ne kadar gülünçtü. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Genellikle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kostüm — is., Fr. costume 1) Ceket, pantolon ve bazen de yelekten oluşan erkek takım giysisi 2) Çoğunlukla sokakta giyilmek için dikilmiş kadın giysisi Arkasındaki kostümleri, manken üstünde gibi durur. S. M. Alus 3) Sinema ve tiyatroda rol gereği giyilen … Çağatay Osmanlı Sözlük
altıparmak — 1. is., ğı, hay. b. İri bir tür palamut balığı 2. is., ğı 1) Ayrı renkte altı yolu olan kumaş 2) Bu kumaştan yapılan gelin giysisi … Çağatay Osmanlı Sözlük
avcı — is. 1) Avı kendine iş edinen kimse Avcı, elinde ipi silkeleyerek yavaş yavaş ağını çekiyordu. M. Ş. Esendal 2) Avcılara özgü şey Avcı çantası. Avcı giysisi. 3) sf. Başka hayvanları yakalamakta usta olan (hayvan) Avcı kuş. Avcı kedi. 4) mec. Bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bikini — is., Fr. bikini Deniz, göl, havuz vb. yerlere girerken veya güneşlenirken giyilen, iki parçadan oluşan kadın giysisi … Çağatay Osmanlı Sözlük
bluz — is., Fr. blouse Vücudun üst bölümüne giyilen, genellikle ince kumaştan yapılan veya iplikten örülen kadın giysisi Sarı renkte incecik bir örme bluz giymiş. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
bonjur — ünl., Fr. bonjour 1) Günaydın 2) is., esk. Uzun siyah ceketle, çizgili pantolondan oluşan erkek giysisi Milas ın en iyi terzisine yaptırdığım bonjurumu giyerek memurlar arasına katılıyor, yaşlı başlı insanlardan ... akran muamelesi görüyorum. R.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ceket — is., Fr. jaquette Erkeklerin ve kadınların giydiği, genellikle önden düğmeli, kalçayı örten, kollu üst giysisi Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ceketini alıp çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
cepken — is. Kolları yırtmaçlı ve uzun, harçla işlenmiş bir tür kısa, yakasız üst giysisi Cepkenini, damalı mintanını çıkarmış, kolalı gömleğine kravatını bağlıyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
çamaşır — is., Far. cāmeşūy 1) İç giysisi Çamaşırı ile yarı açık duran bacakları kan içindeydi. M. Ş. Esendal 2) Kirli eşyaları yıkama işi Artık benim gündelikle çamaşıra, ortalık temizlemeye gitmemden başka çare kalmadı. H. E. Adıvar Birleşik Sözler… … Çağatay Osmanlı Sözlük